Peyami Safa Sözleri

Sayfa İçeriği: Peyami Safa Sözleri Kısa, Peyami Safa Sözleri Uzun, Peyami Safa Sözleri Anlamlı, Peyami Safa Sözleri Facebook, Peyami Safa Sözleri 2017

Bu sayfada sizlere en güzel Peyami Safa sözleri hazırladık. Bu sayfamızda yer alan bu güzel sözleri sevdiklerinizle facebook ya da twitterdan paylaşabilirsiniz.

EN GÜZEL PEYAMİ SAFA SÖZLERİ

Manşet: Fikir sahibi olmaya mal sahibi olmaktan fazla ihtiyaç duyacağımız gün gerçek zenginliğin sırrını bulacağız. Peyami Safa

Asır tereddüt ediyor.

Hasta bir ümit, sağlam bir yeisten daha fenadır.

Her itimadın sonu gaflettir.

Gözü tanede olan kuşun ayağı tuzaktan kurtulmaz.

Şüpheden doğmayan iman piç’tir.

Kedinin kanadı olsaydı, serçelerin adı olmazdı.

Her şeyin yenisi, dostun eskisi…

Aşk mücadelesi içinde olma, mücadele aşkı içinde ol.

Ümitsiz bir aşkın panzehiri nefrettir.

Sıkıntı yapmayın anlaşılmayan ruhlara deli demek adettir.

Alçak gönüllü olmak bilginin süsüdür.

Eski başka eskimiş başkadır; nice eskiler var ki hiç eskimezler.

Ağaç nasılsa meyvesi da ona göredir.

Büyük bir hastalık geçirmeyenler, her şeyi anladıklarını iddia edemezler.

Eski başka, eskimiş başkadır Nice eskiler vardır ki, hiç eskimez.

Aşk aleyhinde bin şey söylenir, fakat insanlar gene sevmeye devam ederler.

Belki de canımızı sıkacak bir şey olmadığı için canımız sıkılıyor.

Yaşlanarak değil, yaşayarak tecrübe kazanılır; zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır.

Ancak şimdi ye hâkimiz! Şimdi durmak için değil, şimdiden başlamak için.

İstediğin her şeyi yap ve yapabileceğin şeyi iste, hiç bir kaideye kulak asma.  Yaşamanın sırrı budur.

Güzel fakat uygulaması olanaksız sözler, kokusuz güzel çiçeklere benzer.

Bekârları çoğalan cemiyet, gizli bir anarşi geçiriyordur. Ya büyük bir inkılâba, ya inhitata gidecektir.

Mide kâinatın merkezidir; beyinden ziyade o düşünüyor ve bizi idare ediyor.

Fikir sahibi olmaya mal sahibi olmaktan fazla ihtiyaç duyacağımız gün gerçek zenginliğin sırrını bulacağız.

Ancak şimdi ye hâkimiz! Şimdi durmak için değil, şimdiden başlamak için.

Her sıkıntı bir isyan hazırlığıdır. Ruhta başlayan bu hazırlık vücudun hastalanması şeklinde organik bir isyana çevrilir.

Ben’in Allah’ta yok olmaya koşması azizleri, insanlıkta yok olmaya koşması dâhileri, millette yok olmaya koşması kahramanları yaratmıştır.

Aptallar bütün hayatları boyunca akıllı kişilerle gezseler bile gerçekleri öğrenemezler Hiç, kaşık çorbanın lezzetini alabilir mi?

İki tarafta da arzuyu gurura hesap vermeye çağıran iç muhasebe anları olmasaydı, kendi kendini yiyen aşkın işkenceleri ne kadar azalırdı…

İnsan, çektiği ıstırap nispetinde zevk duyar: Ne kadar acıkırsa yemekten, ne kadar yorulursa dinlenmekten, ne kadar ararsa bulmaktan o derece zevk alır.

Yalana her şey isyan etmelidir. Eşyaya bile: Damlardan kiremitler uçmalıdır, camlar kırılmalıdır hatta yıldızlar düşüp gökyüzünde bin parçaya ayrılmalıdır.

Batıda hükümet sansürü yerine seviye sansürü vardır. Bu seviyenin olmadığı memleketlerde kanun düşünceyi hudutlandırır. Düşünce hürriyeti isteyenler daha evvel düşünce seviyesinin yükselmesine hizmet etmelidirler.

Başkalarının karısına kız kardeş gözüyle, başkasının servetine bir yığın toprak gözüyle ve bütün yaratıklara kendi canını taşıyorlarmış gibi bakan kimse gerçekten akıllı bir kişidir.

Âşıklara haber vermek isterim: Kalbin tüm meseleleri yalnız kalpte halledilir, çünkü bir hissin hakkından ancak başka bir his gelir. Ümitsiz bir aşkın panzehiri ise nefrettir.

Kadınlar, medeniyeti gözleriyle anlamaya mahkûmdur. Bunlar, hakiki medeniyetçilerden daha bahtiyardırlar: Şekillerle iktifa ederler ve renklerin değişmesi onları eğlendirir.

Doğu ile Batı arasındaki mücadele, bir insanın kendi nefsiyle mücadelesine benzer. Bunların sentezi, insanın var olmak için muhtaç olduğu vahdetin ifadesidir. İnsan, bütünlüğünü ve tamlığını ancak bu sentezde bulabilir.

Kimi adam vardır ki sabahtan akşama kadar oturur ve düşünür. Kimi adam da vardır ki sabahtan akşama kadar ayaküstü çalışır fakat yaptığı iş dört tuğlayı üst üste koymaktan ibarettir. Evvelki insan tembel görünür velakin çalışkandır, diğer insan çalışkan görünür velakin yaptığı iş sudandır.

Aşkın tam bir tarifi yapılamaz. Şiir de böyledir. Yapılmış ve yapılacak tariflerden her biri, denizden alınmış bir kova suya benzer. Hiç şüphesiz bu, deniz suyudur, fakat deniz değildir. Aşkı denize, tarifi de kovaya benzetirseniz elde edilen şey, aşkın bir halini izahtan ibaret kalır. Enginsiz, kıyısız, renksiz, dalgasız, derinliksiz bir izah…

Sevgi ile nefret arasında çok ince bir çizgi vardır. Birisinden nefret ediyorsanız ve bir gün onu yenemeyeceğinizi anladığınız zaman onu sevmeye başlarsınız. Ve yine birisini seviyorsanız ve bir gün onu yenebileceğinizi düşündüğünüz zaman ondan nefret etmeye başlarsınız.

Gerçek aşk sevgilinin bütün kusurlarını görür ve sever… Aşk inanmanın şiiridir. Aşk şüphe etmez. Aşk kıskanmaz. Aşk iğrenmez. Aşk çirkin bulmaz. Aşk küçümsemez. Aşk bencilliğin, kendini sevgiliden daha üstün görmenin, buhranın ve kötümserliğin tam zıddıdır. Aşk istemez, yalnız verir. Aşk bir mücadele değil âhenktir… Aşk bunun için ilâhidir… Gerçek aşkın bir tek değişmez vasfı vardır: Tükenmezlik… Aşk engellere ve hücuma uğradıkça kuvvetlenen ihtirastır. Rakipsizdir, yenilmez… Aşk kendi saadetini bir başkasınınkine feda etmektir… Mârifet bize yâr olmayan sevgiliyi kalbimizin içinde öldürmek! İşte en haklı, en mâsum, en kudretli ve en muhteşem cinayet.

Hayat böyledir. Çaresizlik ve tehlike anları vardır ki, o zaman çırpınmaya ve haykırmaya gelmez. Batar insan ve boğulur. Marifet o anları geçirmektir. Sonrası gittikçe kolaylaşır. Kadere teslim olmak lazımdır o anlarda. Bu acizlik değildir. Dikkat et sözüme: Bu dünyada ölümden başka hemen her şeyin çaresi vardır.

Halk sevginin veya alâkanın objesini ortadan kaldırmakla meseleyi kestirme halledeceğini sanır ve sevdiğini öldürür. Biz meselenin dışarıda değil, içimizde halledilebileceğini daha çok anlarız. Çünkü dâva yalnız sevgili ile kendimiz arasında değil, hattâ senin meselende olduğu gibi hiç değil, asıl dâva kendimizle kendimiz arasındadır. Sevgiliyi dışarda öldürmek neye yarar? İçimizde yaşadığı müddetçe, biz sadece bir şeklin kaatili olmakla kalırız. Onu içimizde öldürebilmeliyiz. Unutmak budur. Tereddüdün lüzumsuz. Rezil etmek veya öldürmek, yani mânen veya maddeten öldürmek, verdiği zafer gururu ne olursa olsun, meseleyi halletmez.

Kendi ırkçılıklarımızı muhafaza edip, bizim milliyetçiliğimizi hoş görmeyenler, bizi milli intihara sevk etmek isteyenlerdir. Eğer bunlara bütün enerjimizle Hayır! Diyorsak, bu sofu bir milliyetçi olduğumuz için değil, milli varlığımızı muhafaza etmek içindir. Türk gençliğini de bunun için milliyetçi olmaya çağırıyoruz. Bu şuura sahip olmayan gazetecilerin ve yazarların Atatürkçülüğüne de aldanmayalım. Bunlar Türkçü olmadıkları için Atatürkçü de olamamışlardır.